Bahar geldi mi yaz geldi mi farklı olur bu şehir. Deniz, kum, güneş dedin mi herkesin içindeki o çocuksu sevinç uyanır, yüzlerde bi gülümseme beliriverir. Yaz geldi mi daha farklı yaklaşılır olaylara. Tıpkı kumsalda kumdan kale yapar gibi. Dalgalar gelip yıksada kaleyi, pes etmez yeniden başlarız yapmaya. İnatla, azimle, hevesle ve bitmeyecekmiş gibi hissettiğimiz o enerjiyle.
Sonra sonbahar gelir bu şehre. Sararmış yapraklar kaplar caddeleri. Belki hüzün çöker bazı bazı şehrin üstüne. Ama düşen her bir yaprakla uzaklaştırırız kendimizden tüm yorgunluklarımızı, acılarımızı, hüzünlerimizi. Tıpkı yapraklarını döken o ağaçlar gibi yeniden hazırlarız kendimizi bahara yaza ve hepsinden önce kışa.
Diğer şehirlerden farklı bir şekilde gelir bu şehre kış. Anlamazsın bile ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini. Yaşatmaz sana o yıkıcı kışı. İzin vermez kar yüzünden yollarda mahsur kalmana, evde hapis olmana. Talihsiz kaderlerini yaşayan evsizlere, kimsesizlere bir acıda o yaşatmaz. Bornova Meydan’ın sahibi olan, her sabah Mustafa Kemal Atatürk’ü selamlayan o kuşlara ve vapurla yapılan gezilerde simit kardeşi olduğumuz o martılara kıyamaz hiç. Ama bazen de bir bakarsınız yağan yağmur sel olmuş akmış caddelerde. Rüzgarın şiddeti ağaçları kökünden sökecek kadar kuvvetlidir. Kim bilir belkide “Gavur İzmir” diyenleri temizlemek istemiştir bu şehirden.
İşte böyledir İzmir’de 4 mevsim. “…İzmir'de hayat beklenmez, kovalanmaz da. O zaten sizinle beraberdir. Ufkun ötesini muştulayan bir deniz vardır. Mutlulukla dolu, sakin bir sevişmenin tadındadır körfez. Körfez vapurlarının sakin gidişinde hırslarınız yok olur, kovalamayı bırakırsınız, hatta martılara gevrek atacak kadar iyilikle dolarsınız. Ne varsa bu şehirde, bayatlamış vapur çayı bile nektar olur. Hafta sonları denize doğru bir göç başlar. ‘Ey hayat, biz Çeşme'ye gidiyoruz sen de arkadan gel’ der İzmirliler muzipçe. Ve ne gariptir ki hayat, uslu bir çocuk gibi onların peşinden gider…” demiştir bir yazısında Cemal Süreya. Nede güzel nede doğru demiş yazarımız.
İZMİR… Hakkında çok şey yazılır, çizilir. Ama bir kez olsun havasını solumadıysan basit gelir yazılanlar, anlatılanlar. Çünkü; İzmir sevmekten çok bir tutku biçimidir, yaşam tarzıdır...
T.M.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder